Sadakatin Ölümü
Seçime sayılı günler kala, ülkede seçmenin üzerinde kurulan baskının neler getirip neler götüreceğine hep birlikte şahit olacağız. Bu öyle bir sandık ki kimi siyasetçi gençleri sandığın içine sokup oradan oy almak, kimi siyasetçi mevcut düzenin değişmemesi için sadakati sandığın içine sokup oradan oy almak, kimi siyasetçi ise yoksulluğun kokusu soğanı, patatesi, açlığı, umutsuzluğu, sandığın içine sokup oradan oy almak istiyor.
Sandık aslında ülkenin bütün insanlarını içine hapsetmiş durumda. Şeffaf seçim sandığından hepsini görmek mümkün. Kimisi mevcut düzen değişmesin işimize bakalım diyor. Kimisi depremde yerle bir olan illerdeki binaları yapan müteahhitler cezasız kalmasın diyor. Kimisi sınavdan başarılı olup ancak mülakatta elendiği için hakkını korunmasını istiyor. Kimisi de kırk liraya soğan, dört yüz liraya kıyma almak istemediği için umutlarımı gençlere bağladım diyor.
Sadakat ve ölümünün sandıkları hiç olmadığı kadar etkileyeceği aşikârdır.
Sadakat yüz yıllar boyu insanın kendince sınanma, tapınma, biat ederek sabır göstermesidir. Bazı toplumlarda daha baskın halde, otoriterin sıraladığı maddelerin yerine gelmesini sağlamak için kullanılan tılsımlı bir söz ve itiraz edilmemesi için kutsal bir yapıya büründürülmüştür.
Sadakat, toplumlar dizayn aşamasındayken taşların daha hızlı döşenmesine yardımcı olmuştur. Asırlarca yaşadığımız topraklardaki hüznünü tarih kitaplarında bulabilirsiniz. Kral veya Padişaha sadık olanların zamanı geldiğinde kendi içindeki sadakati nasıl katlettiklerini biliyoruz. Sadakatin ölümünü Şehzade Mustafa’nın annesi şöyle haykırır. Mustafa’nın tabutunun başına geçer, Kanuni Sultan Süleyman’a dönüp şu sözleri söyler. “Burada yatan bizim oğlumuz değil, bir imparatorluğun istikbalidir” Evet şehzade ki, bence de imparatorluğun istikbaliydi. Sadakatinin bedelini acı bir şekilde başıyla ödemiştir.
Krallar ve otoriter rejimler kendi geleceklerini ayakta tutmak için sadakatle neleri örttüğüne biraz bakalım. Vaat ettiklerini tahta geçtikleri gün unutup, halkı yalnızca itaat etmeye zorladılar. Hükümdarlıklarını sürdürebilmeleri için, sadık kullara, sadık dostlara, sadık yalanlara ihtiyaçları vardı. Her yalana, her yapılana, her olaya karşı kendi taraftarlarının sadakatle inanmalarını istediler…
İnsanoğlunun kimliği, yaptığı işi, pozisyonu fark etmez. Kendi görüşünü etrafındakilere aşılamaya başlar ve kendi sadık kitlesini oluşturur. Artık onlar için herkes kendilerinin sadık alıcıları ve sadakatle bağlandıkları kitleleridir. Oysa her seçim dönemi sadakat ile ölüm aynı anda sandığa girer. Ya sadakat sorgulanmadan devam kararı alınır. Yada sadakatin ölümünü seçmen oracıkta gerçekleştirir.
Ülkemiz son yirmi yılın en önemli seçimine hazırlanıyor. Sadakat ile ölümün aslında seçileceği bir durumla karşı karşıyayız. Oylanan sadakat mi olacak, ölümümü olacak göreceğiz.
İktidar ve muhalefet sadakat ve sadakatin ölümü için miting meydanında karşımıza çıktılar. İktidarın çeyrek yüzyıla yakındır sadakatle kendi heybesinde tuttuğu seçmenlerini bir seçim daha sadakatle heybesinde tutunacağına inanıyor. Muhalefet ise, sadakatin ölümünü gerçekleştirmek isteyenleri, kendi vaat ve sözlerine inandırmak istiyor.
Zengini fakiri fark etmez bütün hane halkı son üç yıldır görmediği ekonomik buhranla karşı karşıyadır. Sadakatle bağlandığı yönetim erkinin gerçeklikten uzaklaştığını gördükçe, sadakatlerinin ölümünü gerçekleştirmektedir. Tılsımla bağladıkları gökteki yıldızları birer, birer indirmektedir. Ancak eskinin devamı sadakat mi, yenini tercihi ölümümü karar veremiyorlar…
Yıllarca önce okuduğum bir kitapta yazar şu satırlarla sesleniyordu. Geceleri Fransa saraylarında binlerce mum yakılıp, sabaha kadar her yer aydınlık iken, Paris’in arka sokaklarında bir mum alabilmek için kadınlar bedenlerini satıyorlardı. Sadık kulların kralları hayatları pahasına savunmalarının bedelini kadınlar ödüyorlardı…
Sadakatle bağlı olan milyonların, karşı mahalleye göçü başlamıştır. Bütün imkanları zorlayarak, dün olduğu gibi bugünde insanların bir kısmına olmayacak vaatler vererek, sadakatin ölümü geciktirilmek istenmektedir.
Bu seçimde ekonomik ve sosyolojik sıkıntılar olsa da umursamayan bir kesim vardır ki, oda muhteviyatında milliyetçi değerleriyle ön palana çıkan partilerdir. Bu grubunda kendi sadakati, tarihsel doktrini ve bütün değerleri yok edilmişken sadık kitlelerini baskıyla tutmaya çalışma telaşları seçim meydanlarına yansımıştır. Hiç ummadığı bir değişimin getirdiği şaşkınlık sadakatin sorgulanmasının ilerisine geçmiştir…
Anadolu’da yaşanan trajik olaylarda derler ki; Köy yerinde taş kalmadı, bağrımıza basmaktan. Son beş yıldır kendi mahallelerinde yaşadıklarını çoktan sıralamaya başlamış ve dramatik bir şekilde sadakatlerini hunharca öldürülmüşlerdir.
Kimler kimlerle beraber olduğunda, sandığın getireceği tufandan kendimizi nasıl kurtarırız diye planlar kuranların telaşı gözlerinden okunmaktadır.
Öz yiğitlerini toprağa verirken, içlerindeki sadakatin ölümünü gerçekleştirip ve biner, biner gömdüklerinin bütün dünya çoktan farkına varmıştır.
Bu seçim hepimize sadakatin ne derecede sorgulanacağını ve ölümünün hangi safhada gerçekleşeceğini gösterecektir.
Ülkemiz için en hayırlısı ne ise o olsun…