Her Evin Eksik Bir Odası Vardır

Bazen Ağrı’nın toprak damlarındaki iki göz odada yaşanır kahırlar. Bazen İstanbul’un saraydan kalma konaklarının en ihtişamlı odalarında yaşanır burukluklar. Bazen Kabil’in kalın duvarlarının arasındaki yüzlerine, yüreklerine burka örtülmüş üzüm gözlü kadınların yürek yarasadır eksik odalar. Bazen de şatafatın kalbindeki Paris’in şatolarının renksiz, sessiz, aşksız odalarındaki özlemdir eksik odalar…

Her bacası tüten evin vardır kendi içinde eksik olan bir odası. Yalnız kalmak isteyen baba usulca geçer bu karanlık odaya. Kendince eksik kalan yanını tamamlayacaktır. Hüznünü, yarım yamalak acılarını bırakacaktır eksik odanın içindeki tahta ceviz sandığa. Annesi, babası, büyüğü, küçüğü hiç fark etmez. Hayat hane halkından kimin üzerine gelirse, işte o eksik odaya girilir. Hesaplar görülür hayatla, çekilir her sayfanın sonuna kalın bir çizgi çekilip sözüm ona her şeyler halledilir. Tahta ceviz sandık korkarak açılır, hane halkı her bir eksik yanını eksik odanın en karanlık yerindeki sandığa bırakır.

Eksik odalar bazen yeni evlenen bir kadının daimi ikametgahı olur. Genç kızken yaşadıklarını paylaşır oturduğu koltuğun üzerinden kendi kendine. Şimdi kadındır artık bütün odalara yetmek, bütün odalara girmek ve bütün odalara o evin sahibi olduğunu hissettirmek gerektiğini bilir. Bilir bilmesi de yine de eksik oda onun içinde bir başkadır. Yalnızlığın paylaşıldığı yerdir, sırların saklandığı yerdir, her şeyin rahatça anlatıldığı yerdir eksik oda. Her özlemin, her sevincin, her hüznün bir ah çekişidir aslında eksik odalar. Eksik kalan yanlarının tamamlanmasıdır, söylenmeye çekinilen sözlerin rahatça haykırıldığı yerdir…

Anıların, eşyaların, hatıraların, giysilerin konulduğu yerdir eksik odalar. İlk akla geldiği ve içine girdiğimizde karşımızda bizi beklercesine çıkarlar. Yağmurdan kaçan kuşların sığındığı saçak altı gibi, bizde bir şeylerden kaçtığımızda, girdiğimiz odada daha öncede bıraktığımız anılar, eşyalar, hatıralar, giysiler karşılar. Dokunuruz, hissetmek isteriz bütün bunları. Yaşanmışlıkların kanayan yanlarını törpüleriz kimi zaman eksik odalarda. Bazen bu eksik odalar evli çiftlerin kaçamak yerleridir. En özel anlarını paylaşmaktan keyif aldıkları odadır. Heyecan içinde girilir ve tatlı tebessümlerle çıkılır bu eksik odalardan. Ömürden kalanların paylaşma durağıdır bazen eksik odalar. Keşkelerin ortalıklara döküldüğü yerdir eksik odalar…

Akşam olunca, şehrin güzel gözlü kızlarını arar gözlerin. Onlar ise çoktan çekilmişlerdir evlerinin eksik odalarına. Kimisi sevgilisinin verdiği kitabı bitirme telaşıyla sayfalarını çevirir, kimisi birkaç satır da olsa yazıp ilk buluşmasında sevdiği gence mektup vermek içindir telaşı. Beyaz bulutların üzerine yatar gibi, eksik odanın kanepesine uzanıp dalmıştır hayallere. Yada kötü geçen bir buluşmanın geriye bıraktığı kırıklıkları yapıştırmaya çalışıyordur. Hepsinin hikayesi aynıdır, biraz acı ve biraz tatlı. Hepsinin sevinci aynıdır, biraz yarım ve biraz fazla…

Hele birde hane halkından birileri daha vardır. Onlara eksik oda müptelası derler. Bazen işindeki konuları, bazen otobüs durağındaki insanları, bazen ilk defa gördüğü bir insanı ve bazen de yalnızca ismini duyduğu birisinin hayalini alır geçerler eksik odalarına. Her ne ise, kafasındakileri alır götürür kendisiyle birlikte şehrin en uzak yerlerine, ışıklı yada ışıksız parkların en uzak banklarına oturturlar. 
Saatler geçer, ancak eksik odanın kapanan kapısı bir kez olsun açılmaz. Saatler geçer, eksik odanın hiçbir yerinden bir tık sesi duyulmaz. 

Savaşlar çıkar hayallerde, viran olur kurulan düşler, keyif verir her bir hülya. 

Günün sonu gelir ve perde kapandığında eksik oda müptelası biriktirdiği düşleri bırakıp çıkar hale halkı huzuruna…


Eksik Odalar

Giderken yanıma bıraktığın hüznü
Topladım teker, teker koydum sandığa
Bir tek gözlerini sakladım, titreyen ellerimde
Küllenen aşkını alıp gittim eksik odamın bir köşesine

Seninleyken yanıma bıraktığın acı sözleri
Hep hatırladım yalnız kaldığım zamanlarda
Bir tek giderken öptüğün yanağım kaldı tebessümle
Yanağımı okşayarak gittim eksik odamın bir köşesine

Çalı çırpı toplayarak yaktım bu aşkın ateşini
Kıvılcımları yangın olup, bütün ormanı yaktı
Bir tek çıtırtılar kaldı seni hatırladığım gecelerimde
Ellerimdeki sis kokularını alıp gittim eksik odamın bir köşesine