Demokrasi Getirdik Alan Var mı

İnsanoğlu yerleşik yaşama geçiş sonrası, hayatına dahil ettiği demokrasi ve insan hakları kavramı bin beş yüz yıllık geçmişe sahiptir. Kelime anlamı, Yunanca dimokratia veya dimos denen sözcükten türetilmiş ve Fransızca democratie – demokrasi diye şekillenmiştir. Halkın kendi kendisini yönetmesi veya o tarihte adlandırılan halk zümresi, halk iktidarı olarak tanımlamasını yapmıştı. Demokrasiyle halkın eşit ve saygın bireyler olarak yönetilmesi ve yaşamasının temeli böylelikle atılmıştı. Asırlar önce temelleri atılan demokrasi kültürü, asırlar sonra maalesef ki bazı coğrafyalarda eşitlikten ve saygınlıktan uzak bir bilinmezliğe sürüklenmiştir. Demokrasi, yine bu coğrafyalarda hak ettiği değer ve olgunluğa ulaşamamasının getirdiği sorunlara her gün şahit olmaktayız. 

Atina’da temelleri atılan demokrasi, toplumların vazgeçilmez değerleri olarak devam ettirilmiştir. Bu kültüre sahip ülkelerdeki yurttaşların seçmiş oluğu temsilciler demokrasiyi yönetim tarzı olarak belirlemişlerdir. Demokrasi kavramı oluşturulurken, her milletin dini kitaplarından örnekler alınarak toplum hayatı daha adaletli, daha hoşgörülü ve daha akılcı kurallarla kesin oluşturulmuştur. 

Demokrasinin alınıp, satılan bir mal olmadığını anlayan yada bugün öyle yarın böyle anlayışını hakim kılmamak adına, çağdaş normlarda insan haklarının esas alındığı metinler oluşturmuşlardır. Demokrasiyi içselleştirmeyen toplumlarda yüz yıllardır sınırlı katılımlarla yapılan seçimler, oy sandıklarına yansımayan kazanımlarla devam ettirilmektedir. Temsili demokrasi dedikleri sistemin toplumun ihtiyaçlarına tam çözüm bulmadığı da açıktır.

Yirminci yüzyılın başında kapitalizm, Dünya ülkelerinin önemli bir bölümüne nüfus etti. Nüfus eden kapitalizm, demokrasi adı altında paketlenip bazı ülkelere adeta satıldı.  İslam coğrafyasındaki devletlerin birçoğu Yirmi birinci yüzyılın başında demokrasi yalanlarıyla yıpratıldı ve sonunda yine içten çökeltildi. Saddam’ın zulmünden kurtaracağız değip ülkenin en zengin kaynakları savaş sırasında emperyalist güçler tarafından yağmalandı. Halk ikiye, hatta üçe bölünüp yönetilmeye çalışıldı. Ardından Libya, Mısır, Sudan, Lübnan, Suriye aynı senaryolarla parçalandı ve devletler birer, birer yok edildiler. 

Demokrasi, bir halkın kültürü ve yaşamış olduğu coğrafyanın dokuları ile örtüşerek var olup, kendi içinde yüz yıllardır şekillenmiştir. Kanla, gözyaşıyla, savaşla, özgürlükleri kısıtlamakla yeryüzüne demokrasinin gelemeyeceğini anlamak için yakın coğrafyamızdaki olanlara bakmamız yeterli olacaktır. Hanım demokrasi getirdik alan var mı? diye bağıran sokak satıcıları ile demokrasi gelmeyeceğini bilmemiz gerekmektedir...

Demokrasi getireceğiz diye yola çıkanlar, her seferinde rotayı İslam coğrafyasına çevirmiş durumdadırlar. Rotanın ilk limanı olan yukarıda sıraladığım ülkeleri tamamlamış ve şimdide rotasını diğer İslam ülkelerine çevirmişlerdir. Yakın coğrafyamızdaki demokrasisini tanımlayamamış ve askeri açıdan güçlü olmayan ülkelere batı ısrarla demokrasi getireceğiz diye yanıp tutuşmaktadır!. 



Son birleşmiş milletler toplantısında Filistin sorununa sözde dikkat çekmek isteyen batılı devletler, satır aralarında demokrasi getirdik alan var mı söylemleriyle işin üzerini örtmüşlerdir. Aynı gün Filistin’de katledilen insan sayısı otuz beş bini geçmiş durumdadır. Hala neden Filistin diye soranlarda, demokrasi hikayelerini gerçek bulup, bıçağın önüne boyunları uzatarak aman dilemektedirler.

Demokrasi yalanlarına kanmayan Ulus devletimiz Türkiye Cumhuriyeti her daim batının oyunlarını bozmaya çok şükür ki muktedirdir. Yerleşmiş demokrasi anlayışı, yenilmez ordusu, iki asırlık politika kültürü ve bileşenleriyle kendi yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Zaman, zaman ülkemiz üzerine oylanan oyunlar, komplolar, kalkışmalar, ekonomik ve siyasi yönde sıkıştırmaların tamamı sabun köpüğü gibi bertaraf edilmiş ve her zamanda edilecektir.

Demokrasi bir başka toplumun tekelindeymiş gibi düşünen ve bu yalanla kapitalizme destek verenlerin her gün televizyonlarda çırpınışlarına şahit olmaktayız. Biraz daha ekranlarda kalıp, birkaç kişiyi daha nasıl zehirlerim diye bağırarak konuşanlar, bundan yüz on yıl önce topraklarımızın kimler tarafından paylaşıldığını bilmiyorlar mıdır? Tabi ki, biliyorlardır. 

Ancak aldıkları talimatlar ve demokrasi elçisi kesilmeleri, gırtlaklarından geçen lokmanın biraz daha çoğalmasındandır.  Batının yanında yer alıp, özgürlük ve demokrasi masallarıyla halkı gerçek değerlerinden uzaklaştırma gayesindedirler. 

Şanlı ordumuz, yıkılmaz devletimiz, bin yıllık hür ve bağımsız demokrasi geleneğimiz, göreneğimiz, milli kimliğimiz  bu topraklardaki en büyük yol başçımız ve sarılacağımız ilelebet limanımızdır…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi 

“Biz Türkler, ruhen demokrat doğmuş bir milletiz”